14 Mart 2010 Pazar

ELLER GİDİYOR AYA, BİZ KALDIK YAYA


türkiye'de özellikle kültürel olarak kendini batı'ya yakın gören kesimin ülkedeki herhangi bir bokluk hakkında çoğu tartışmayı bağlayacağı yer üç aşağı beş yukarı bellidir: "eller gidiyor aya, biz kaldık yaya!"

bizde tuvaletler bok kokar, batı'da gül; bizde vatandaş adam yerine konmaz, batı'da insana saygı vardır; bizde devlet dairelerinde sürünürsün, batı'da için "şak" diye halledilir; bizde tribünlere şiddet hakimdir, batı'da taraftarlar statta karışık oturur, kardeş kardeş takımlarını destekler...

bu tip karşılaştırmaların bir bölümü haklı tabii. ama işte o "cennet batı"da yaşayınca, birçoğu da gülünç derecede gerçeklikten uzak geliyor insana. tuvaletler daha temizdir mesela, ama oturmak istemeyeceğiniz tuvaletler de müzede sergilenecek derecede antika değeri taşımaz. (trainspotting'e selamlar buradan!) polis solcuları döver de, öldürünce değil bayıltınca bırakır. dilerim kimse almanya'da yabancılar dairesinde sıranın kendisine gelmesini beklemek zorunda kalmaz. ve schalke ve dortmund taraftarı da birbirine ne kadar az yaklaşırsa o kadar iyidir, zira satır ve döner bıçağı kullanmadan da insanlar birbirinin canını yakabilir.

bahsettiğim durum türkiye'ye özgü değil; batı'yla doğu arasında kaldığını hisseden elitler birçok coğrafyada, özellikle de sömürge geçmişi olan ülkelerde, bir yanda "dünyanın en kral kültürü bizde" megalomanlığı, diğer yanda - islamcılar'ın peygamber zamanındaki "islam'ın altın çağı" ya da komünistlerin çoğunluğunun gelecekteki "cennet"i gibi - herşeyin mükemmel olduğu batı kurgusu arasında savrulup durur. kendine aşık olma ve kendinden nefret etme "tom amca"ların kalkınmacı milliyetçilik madalyonunun iki yüzüdür.

neyse, derdim dünyayı açıklamak değil... sadece yaşı bana oranla genç, alman bir arkadaşımın yaşı kendisinden de genç olan - yine alman - sevgilisinin başından geçen bir olayı - batı'da bazı şeylerin türkiye'den göründüğü gibi olmadığının anlaşılmasına katkı yapacağı umuduyla - aktarmak istiyorum.

nürnberg'de meslek yüksek okulunda okuyan 19-20 yaşlarındaki bu genç kızımız - biz adına carmela diyelim - dudağına piercing yaptırdı. ve geçtiğimiz haftasonu ailesini görmeye köye gitti. piercing'ini gören aile fertleri ciddi ciddi olay çıkarttılar. dedesi - ben inanamadım ama - "türk mü olmak istiyorsun sen?" dedi, babası "işsiz serserilere benzemişsin" dedikten sonra kızını, piercing'ini çıkarana kadar evlatlıktan reddetti, şu anda hala konuşmuyorlar. aileden carmela'yla ilişkisini sürdüren sadece annesi, o da babadan gizli. kadıncağız arabuluculuk yapacak bir şekilde herhalde. ("anne yüreği" denen şeyden burada da var!)



PS 14 yaşımda kulağımı deldirirken yanımda olan (ve parayı ödeyen) babama da bu fırsattan istifade teşekkür ederim...

3 yorum:

gökmavi dedi ki...

bavyeralıdır o kızın ailesi. normal.

outlaw dedi ki...

türkiye'den (ya da almanya'nın herhangi bir yerinden) bakınca kızın ailesi bavyeralı da, bizim burada bavyera değil, frankonya (franken) diyoruz. yoksa eşin dostun mikro-milliyetçi gururu inciniyor. 200 yıl önce bavyeralılar tarafından işgal edilmenin şokunu hala üstlerinden atamamışlar.

lara dedi ki...

"türk mü olmak istiyosun sen"

alakaya bayıldım :)

ben de 17 yaşında kasık bölgeme dövme yaptırıp anneme "bak ne yaptırdım" diye göstermiştim, o güne dek "benim kızım erkek arkadasıyla evinde kalabilir, içkisini de içebilir, canı ne istiosa da yapabilir" filan diye ona buna açıkgörüşlülük şovları yapan annem "nasıl açarsın oranı elin adamına!" diye kısa süreli fenalık geçirmişti, beş dakka sonra barıştık ama :)

bu batı uygarlığı efendim medeniyetidir, konuyla ilgili düşünceler biriktirmekteyim, günü gelince paylaşacapım inşallah. sizinle pek çok aynı fikirdeyim güneşli pazartesiler beyefendi, sevgiler hamburgdan...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...