5 Nisan 2010 Pazartesi

HOSTEL GOES POLITICS


herkes blogunda vizyona yeni giren filmleri tanıtıyor, ben - hıyar gibi - 2006 yılında çekilmiş ve geçtiğimiz hafta almanya'da televizyonda yayınlanana kadar gözümden kaçan bir filmi tanıtayım dedim: five fingers...

kısa filmleri ve çektiği reklamlar için çeşitli ödüller almış olan abd'li genç yönetmen laurence malkin'in ikinci uzun metrajlı filmi five fingers'ta başrolleri ryan phillippe ve laurence fishburn paylaşıyor. fishburn'le ilişkim, 90'larda altıma sıçırtan event horizon üstünden geliştiğinden bir gerilim filminde yeniden karşıma çıkması gerilmem için tek başına yeterliydi. ama malkin'in filmi insanı gerecek daha bir çok unsur içeriyor.

film, hollandalı iş adamı martjin'in ingiliz koruması gavin'le beraber faslı çocuklar için bir beslenme programı başlatmak üzere fas'a gitmesiyle başlıyor. yalnızca işini yapan gavin'le yardımsever martjin'in idealizmi arasındaki uçurum; dünyaya farklı pencerelerden bakan iki avrupalı tipiyle ilişkiye sokuyor izleyiciyi. ancak kısa süre sonra filmin karakter paleti martjin ve gavin'in bir otobüs yolculuğu sırasında kaçırılmalarıyla "öteki"leri de içine alacak şekilde genişliyor.

gavin tutsak oldukları eski fabrika binasında acımasızca öldürülüyor ve böylece "gerçek film" başlıyor: kaçıranların lideri ahmed(fishburn) ve martjin arasındaki satranç oyunu... işkence tehdidi kısa süre içinde aynı zamanda jazz piyanisti olan martjin'in parmaklarının fas'a neden geldiği sorusuna tatmin edici bir yanıt ver(e)mediği sürece teker teker kesilmesine bırakıyor. (five fingers!)

izleyicinin olaylar ve karakterler hakkındaki bilgisinin her sahneyle yenilenmek zorunda kaldığı, başlangıçta hiçbir şey bilmezken, zamanla edindiği bilgilere karşı kuşkulu yaklaşmayı öğrendiği bir film five fingers. sorgulanması sırasında martjin'in gerçeği kavrama çabasının "neden olduğunu sen de biliyorsun" gibi cevaplarla çıkmaz sokaklara sürüklenmesi, martijn kadar izleyiciyi de bunaltıyor. malkin izleyicinin kafasındaki "batılı", "müslüman", "terörist" gibi klişelerle başarıyla oynuyor ve film bittiğinde hırpalanmamış bir klişe kalmıyor.

five fingers, bir başyapıt değil kuşkusuz, ama izlenmeye değer bir film çıkmış ortaya. biraz hostel, bir tutam da olağan şüpheliler...

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...