24 Temmuz 2010 Cumartesi

BLOGLAMA


şubat ortasında başlamışım bu blogu yazmaya, beş ayı biraz geçmiş yani...

bu arada başlangıçta "me, myself and I"dan oluşan okur profilinde de hafiften bir değişiklik olmuş. birilerinin ilgisini çekmiş yazdıklarım demek ki. ilk yazımda blogun hedefinin, günlük yaşamımda artık yer bulamayan türkçe'yi kullanmak ve artık türkiye'de yaşamadığım için kopmakta olan arkadaşlık bağlarımı tazelemek, burası üstünden bir şekilde iletişimi canlı tutmak olarak belirlemişim. birinci hedefe iyi kötü ulaştığımı söyleyebilirim şimdilik. türkçem yavaştan pasını attı ya da atıyor. ama ikinci hedefin yanına bile yaklaşamamışım. geçmişten gelen kaç arkadaşım bu blogu okuyor bilemiyorum. ama blog üstünden karşılıklı bir iletişim kesinlikle söz konusu değil.

bunun yanında los lunes al sol üzerinde diğer okurlarla da karşılıklı iletişim sorunlu. blogosferde en az yorum yapılan blog ödülü için kapışır burası birkaç başka blogla herhalde. okunup da yorum yapılmamasının nedeni ne olabilir peki? üstüne söz söylenemeyecek kadar mükemmel yazmadığıma ya da yorumlarla iletişime geçilmeyecek kadar antipatik olmadığıma, daha doğrusu olsam dahi beni tanımayan bir insan bunu bilemeyeceğine göre, ben de bilmiyorum nedenini. (bu da blogu okuyan insanlara ilk ve son sitemimdir herhalde...)

baştan üstüne yazacağım belirli bir alan belirlememiştim; ama daha çok ırkçılık, göçmenlik, bunların yanında "yediğin içtiğin senin olsun, gördüğünü anlat" ilkesi doğrultusunda gezi yazıları yazacağımı tahmin ediyordum. bu konular los lunes al sol'de hatırı sayılır bir yer tutsa da, tasarladığımdan daha "serbest" takılmışım.

ilgi ve "uzmanlık" alanım olan siyaset felsefesineyse bilinçli olarak fazla girmedim, zira aklıma eseni yazmak yerine tarihsel materyalizmin eleştirisine ya da liberalizm-demokrasi ilişkisi üstüne yoğunlaşsam "uzman blogu" gibi bir şey olacak, "me, myself and I"ın yerini yalnızca "sen, ben, bizim oğlan" kabilinden boş zamanlarında pierre bourdieu okuyan birkaç "manyak" alacaktı. oysa ben başından beri her insanın diğerlerine anlatacak basit hikayeleri olduğu ve insanların birbirlerini hikayeleri üstünden tanıyıp anlayabileceği fikrinden hareketle yazıyorum. büyük bir değişiklik olmazsa da bu şekilde devam edeceğim.

çoğu şey aynı kalacak anlayacağınız. ama şimdilik - ufak mı yoksa büyük mü olduğu zamanla ortaya çıkacak - bir değişiklik var: canı istedikçe ya da vakit buldukça bir kişi daha, bazılarınızın flying dutchman blogdan tanıdığı gand (fd'deki yazılarına buradan ulaşabilirsiniz) eşlik edecek bana.

14 yorum:

koala dedi ki...

Blog biraz böyle bir hadise. Yani ilk başladığında insanın beklentisi oluyor. Konuşmak, konuşulmak etkileşim içine girmek istiyor. Bir kere, bloğun farklı o yüzden insanların -hele Türkiye'de- farklı olana karşı önyargıları vardır. Şu kadarını söyleyeyim Carlo'yu Türkiye'de kaç kişi tanıyor desen, muhtemelen bir elin parmakları kadardır. Yazdıklrın genelde spesifik konular, böyle olunca da insanların genel ilgi alanına girmiyor. Ama kendi adıma şu kadarını söyleyeyim, bence aynen böyle devam et. Yalansız söyleyeyim sana, her gün anlamsız 500 kişi bloğuma gireceğine, doğru düzgün lafı olan 20 kişi girsin yeter. Bir şey daha söyleyeyim, ben takip ediyorum en azından sen bana yorum atmadan önce takip ediyordum hem de. Ama ben genelde yorum atmayı sevmem başka yerlere. Sanırım sürekli yazmaktan kaynaklanıyor. Kanımca gayet iyisin ve böyle kal...

stalker dedi ki...

selamlar.

burayı borges'in sayesinde okumaya başladım. kenarda en çok okunanların tepesinde duran "her şey mümkün diego" postuyla.

gelmişken diğer yazılara da göz atayım filan derken, 2-3 gün içinde bütün arşivi okuyup bitirdim. nerdeyse her gün güncellenmesi ile de gözde bloglarım arasına girdi.

kafa dengi bloglara pek yorum bırakmıyorum. kendi bahanem bu. canımı sıkanları ise okumayı bırakalı çok oldu zaten. demem o ki -ara sıra borges'e de böyle yorumlar atarım- sen yazmaya devam et, biz okuyoruz güzel güzel.

ilk yorumda epey yıkama-yağlama yaptım ama hak ettiğinden tabii :) gerçekten orijinal bir blog burası. aynı yoldan devam etmeni temenni ederim.

outlaw dedi ki...

merhaba,

öncelikle ikinizin de mental desteğinden ötürü teşekkürler. derdim blogosferin yarattığı "ünlü"lerden birisi olup kitap teklifi almak falan değil. osuruğuma bile 50 tepki almak da değil, yalnızca hiç tepki almayınca insan "duvara mı konuşuyorum acaba?" diye düşünüyor.

cebime para sokmak gibi bir hedefi olmayan bu blogu yazmamın en önemli nedeni yazmaktan keyif almam. dolayısıyla yazmaktan keyif aldığım şeylerle devam edeceğim. okumaktan keyif alan birileri de çıkıyorsa karşıma ne mutlu.

derdim blogun az okunması değil, zira benim keyfimi kaçırmayacak kadar okunuyor blog (google analytics'in yalancısıyım), ama işte yazdıklarıma dair neredeyse hiçbir tepki alamıyor oluşum, her ne kadar artık bu duruma alıştım sayılırsa da garip geliyor...

L dedi ki...

gerçi koala ve stalker biçok şey söylemiş ama tekrar da olsa benim de bikaç sözüm var. ben de (daha doğrusu biz de) aynı yoldan geçtik. nerdeyse bi sene boyu izleyici sayısı 10-20 civarı gitti. ama biz yazdık. sabrettik. eğlenmeye baktık. şimdi de en azından bizi okuduğunu/takip ettiğini bildiğimiz belli bi grup var. o bize yeter. en azından birileri seni kaale alıyor, biliyorsun. en azından sadece blog'da yazıyoruz e bunu seviyoruz. başka haltlar yemeye çalışmıyoruz.

yorum meselesine gelince. o bizde hala var. yani üstüste bikaç post yorum gelmediği oluyor, yine "lan noluyoruz" çekiyosun. bunun çözümlemesini bi arkadaşım yapmıştı:"abi beğendikleri yazılara tepki vermiyorlar, ama sevmedikleri katılmadıkları noktalar olunca gelip yorum yazıyorlar". bu sözleri duyduktan sonra artık daha geniş bakıyorum olaya. ki dikkat edince böyle bi tutum da var.

benim naçizane tavsiyem, keyif aldığın sürece yaz abi. gittiği yere kadar. iyi yazıyorsan zaten er-geç tanınırsın, okunma oranı artar. hadi eyvallah.

Jonathan dedi ki...

güzel kizlar okusun da seni begensin diye yazilir blog baska neden yazilir anlamiyorum. "Hem fizigiylen göz dolduruyor hem de edebi kisiligi var, kafasi calisiyor" desinler diye.
Peygamberimiz de zaten "blogunuzu kac kisinin okudugu degil kac güzel kadinin okudugu önemlidir" buyurmustur.

outlaw dedi ki...

jonathan,

nasıl anlayacağız bu hatunların güzel olup olmadığını? bu konuda bir tavsiyen var mı?

blogun trolünün insanın en yakın arkadaşı olması da ayrı bir şeymiş...

Timur dedi ki...

Bu yorum bölümünü ben biraz sirketlerin "Alo Sikayet Hatti"na benzetiyorum.
Sirketin servisini begenmedigin zaman hemen sikayet edersin. Sunulan hizmetler süperdir...arayip tesekkür etmezsin ama. Üsenirsin. Ne gerek varki zaten, adam zaten isini iyi yapiyor ama, öyle degilmi !? :)

Flying Dutchman dedi ki...

Ben Gand için bir bonservis bedeli aldığımı hatırlamıyorum
Bosman'a da tabii değil daha benle sözleşmesi var

CAS'a gidicem...Bu iş Cenevre'de biter...

outlaw dedi ki...

fd,

sen sözlesmenin gereklerini yerine getirme, ondan sonra da böyle CAS'ti, cenevre'ydi tehditler savur. dur bakalim, hele ben gand'in bonservisini 10 bin euro'ya borges'e devredeyim, esas o zaman aglayacaksin sen...

Flying Dutchman dedi ki...

onun bonservisiyle anca bakkaldan 2 kilo portakal alınır...Yaşlandı, kaldıramıyor bu tempoyu...genç yetenekle değiştiricem...

ayrıca takım içinde de grupçuluk yapar...

Antidoto dedi ki...

Bu yazıyı yeni gördüm vallahi, görünce de utandım biraz. Hocam her gün girip bakıyoruz yine ne yazmışsın(ız), neler okuyacağız diye heyecanla. Herhangi bir yorum bırakmamış olsak da, devamlı takipteyiz. Sen sitem etme bize, yaz ki biz de öğrenmeye devam edelim.
Sevgilerimle
Antidoto

outlaw dedi ki...

teşekkürler antidoto,

bir de "siz" yazmana gerek yok. şu hayatta öyle övünülecek fazla bir şey başardığımı söyleyemem, ama neredeyse hiçkimsenin gözünde "siz" olmamayı başarmakla övünürüm doğrusu...

Antidoto dedi ki...

Bununla övünecek durumda olman bile, şu hayatta övünülecek şeyler yapan bir insan olduğunun kanıtıdır benim gözümde kardeşim.
Sevgilerimle
Antidoto

Adsız dedi ki...

sadece yazmaya devam edin, benim gibi sessiz okuyucularınızın çok olduğuna inanıyorum. burası ço güzel, sade aynı zamanda kaliteli bilge yazılar. konuşursak irdelersek daha fazla başka etkenler girebilir. bence siz sadece yazın..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...