29 Ekim 2010 Cuma

DEVLET VE PATRONLAR TEK BİR DİLDEN ANLAR: GREV, ABLUKA, SABOTAJ!

aşağıdaki metin fransa'da emeklilik yasasında yapılan değişikliklere karşı sokakta oluşan hareketi bir adım ileri götürmek amacıyla bastille opera binasını işgal eden eylemcilere ait...


günlerdir çeşit çeşit inisiyatifler her yerde topraktan bitiyor: liselerin, tren garlarının, rafinerilerin ve otoyolların abluka altına alınması; kamu binalarının, işyerlerinin, alışveriş merkezlerinin işgali; elektrik dağıtımının hedef gözeterek kesilmesi, partilerin seçim lokallerinin ve belediye binalarının yağmalanması.

bu eylemler, tüm şehirlerde güç dengesini değiştiriyor ve sendika yönetimleri tarafından dayatılan eylem biçimleriyle ve sloganlarla yetinmek istemeyenlerin ne kadar çok olduğunu gösteriyor. paris bölgesinde; okul ve tren garı ablukalarının, ilkokullardaki grevin, fabrikalardaki işçilerin grev nöbetlerinin ortasında işkolu sınırlarını aşan toplantılar yapılıyor. izolasyonu ve devlet tarafından dayatılan özel sektör-kamu sektörü ayrımını ortadan kaldırmak için mücadele kollektifleri kuruluyor. tüm bunların çıkış noktası: mücadelemizi, işçiler adına konuştuğunu iddia edenlerin aracılığı olmaksızın kendi ellerimize alma zorunluluğuna cevaben öz-örgütlenmeler yaratmak. aramızda işyerlerindeki geleneksel grev biçimlerine katılmayan ve yine de ekonominin bloke edilmesi hareketine katkıda bulunmak isteyen birçok insan var. çünkü bu hareket, emeklilik sorununun ötesine geçerek beraberce iş sorununu gündeme getirmek, bir sömürü eleştirisi geliştirmek için de bir fırsat.

bu düşüncelerden yola çıkarak cumartesi günü bastille opera binasını işgal etmeye karar verdik. bunu yaparkenki amacımız, canlı bir radyo yayınını engellemek, kültürel meta ticaretinin yapıldığı bir yerde rahatsızlık yaratmak ve bu mekanda bir toplantı düzenlemekti. böylece place de la nation'da "şefler yalnızca tek bir dilden anlar: grev, abluka, sabotaj" ve "sömürüye karşı ekonomiyi bloke edelim" yazan pankartlar taşıyan bini aşkın insan - sendika gösterilerinin son derece dar çerçevesinin ötesine geçme arzusuyla - buluştuk. sendika yürüyüşünün buluşma noktasından hedefimize - bir süre sonra dev bir polis ordusu tarafından kuşatılmış biçimde - yürüyüşün aksi yönünde ilerleyerek ulaştık. yüz kadar sivil polis yürüyüşün güvenliğinden sorumlu sendika görevlilerinin yardımıyla yürüyüşü ikiye böldü ve böylece pek çok insanın bize katılmasını engellemiş oldu. yumurtalar ve havai fişeklerle polisi kendimizden mümkün olduğunca uzak tuttuk ve geçip gittiğimiz yerlerde "iz bıraktık". bu arada, aramıza sivil polislerin sızmış olduğu spekülasyonunu yaymaktan başka işi olmayanlara, kırılan bir-iki banka camına ağlamanın gereksizliğini hatırlatmak istiyoruz - bu saldırılar kapitalizmin şiddetine yalnızca küçük bir cevap...

place de la bastille'e vardığımızda polisin baskısı ve olayların gelişiminin kestirilememesi nedeniyle yalnızca elli kişi opera binasına girmeyi başarabilirken, geri kalan insanlar dağılmayı tercih etti. meydandaki polisler kırk kadar eylemciyi gözaltına almayı başardı. gözaltına alınanlar çeşitli karakollarda tutuldular. önümüzdeki salı silahlı gösteri yapmak ve çete halinde mülke zarar vermek suçlamalarıyla mahkemeye çıkarılacak olan beş kişi dışında herkes yirmi dört saat geçmeden serbest bırakıldı. iktidar, devletle ve patronlarla aramızdaki güç dengesini değiştirebilecek her tür gelişmeyi engellemek için her zaman olduğu gibi zaman geçmeden ve sert bir şekilde saldırarak ("efendi" sendikacılarla radikaller, öğrencilerle "vandal"lar vs. arasında) varolan ayrımları belirginleştirmeye ve yenilerini yaratmaya çabalıyor. polis, lise öğrencilerine karşı cop ve flashball'lar* kullandı; rafinerilerdeki işçiler yalnızca polisin saldırılarıyla değil, aynı zamanda valinin yasal kovuşturma tehditleriyle de boğuşmak durumunda; asabı bozulmuş, sakince dağılmak istemeyen eylemciler - st. nazaire'de olduğu gibi - tecil edilmeyen hapis cezalarıyla karşı karşıya.

mücadelenin alışıldık mezarlarının etrafından dolanan inisiyatiflerin çoğalması, "kara koyun"ları izole etmek ve böylece protestoların, emeklilik yaşının ötesinde gün be günlük yaşamda kabullenilen şeyleri de sorgulamasının önüne geçmek isteyenlere engel oluyor. bu eylemler, korporatif mücadelelerin aşıldığı, sendika bürokratlarının konumlarını yitirdikleri, mücadelenin yalnızca kazanılmış hakların korunmasıyla sınırlı kalmayacağı bir hareketin olanaklılığını görmemizi sağlıyor.

elde edebileceklerimiz bizi inandırmak istediklerinden çok daha fazlası!

kovuşturmaları durduralım, herkese özgürlük!

18 ekim 2010, pazartesi


* plastik mermiye benzer toplar atan fransız polisine özgü bir silah

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...